Tüketici uyuşmazlıklarında arabulucuk olmaz

Tüketici uyuşmazlıklarında arabulucuk olmaz

Vakıf Katılım

Tüketici uyuşmazlıklarında arabulucuk olmaz

      Arabuluculuk dostane bir çözüm yoludur ve prensip olarak ihtiyaridir. Yani taraflar, bir sözleşmeyi müzakere eder gibi karşılıklı gelerek ve serbest iradelerini ortaya koyarak aralarındaki uyuşmazlığı sulh yoluyla çözmeye çalışırlar. Arabulucunun yegane görev ve yetkisi ise , tarafsız bir şekilde görüşmelerin sağlıklı yapılabilmesini sağlamak olup, uyuşmazlık konusunda karar vermek gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.

       Bu çözüm yolu -eşitler arasında- son derece elverişli ve anlaşmayla biten sonuçlar verebilir. Yani tarafların ekonomik güçleri  eşit ise müzakere eşit şartlarda gerçekleşecektir. 

Ancak ülkemizde arabuluculuk, Mahkemelerin iş yükünü azaltmak için bir yol olarak kullanılmakta ve "zorunlu/dava şartı" arabuluculuk düzenli bir şekilde teşvik edilmektedir. Arabulucu’ya avukatla gitme zorunluluğu olmayıp, bu da taraflar arasında her zaman bir eşitsizlik meydana getirebilmektedir. 

       Öncelikle iş davalarında zorunlu hale getirilen arabuluculuk sonrasında ticari davalarda da zorunlu olarak kabul edilmiş , şimdi de tüketici davalarında uygulamaya konulmak istenmektedir. Ancak özellikle iş hukuku alanında fiilen gördüğümüz örneklerde, işçiler ya haklarından çok daha azına razı olmak zorunda kalmış ya da arabuluculuk sürecinde anlaşmayarak dava açmışlardır. Dolayısıyla basit yargılama usulüne tabi-yani kısa sürede çözülmesi gereken- işçi-işveren uyuşmazlıklarının yargılama süresi daha da uzamıştır.

        Hatta ne yazık ki, işverenlerin avukatlarının arabuluculuk yaparak, sanki işçiler tarafından ihtiyari arabulucuya başvurulmuş gibi tutanaklar düzenledikleri ve işçilere bu tutanakları imzalattıkları yoğun bir şekilde dillendirilmektedir. Bu örneklerde bilgi eksikliği ve ekonomik güçsüzlük işçilerin kandırılmasıyla sonuçlanmaktadır.

         Ticaret Kanunu'na zorunlu arabuluculukla ilgili eklenen 5/A maddesinin 2019 yılı başında yürürlüğe girmesi ve bu maddedeki düzenlemeler nedeniyle tüketici uyuşmazlıklarının da zorunlu arabuluculuğa tabi olacağı yorumları -özellikle yine arabuluculuk camiasında- dolaşmaya başlamış, ilk başlarda mahkemeler arabuluculuk şartı aramadıysa da bir süre sonra özellikle bankalar ile tüketici arasındaki uyuşmazlıkların arabuluculuğa gitmesi gerektiğini gerekçe göstererek, bir kısım davalar dava şartı yokluğundan reddedilmeye başlanmıştır.

Geldiğimiz noktada, “ Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi “ ile  tüketicilerin taraf olduğu her türlü uyuşmazlık için zorunlu arabuluculuk getirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Her zamanki gibi gerekçe olarak da “ mahkemelerin yetmediği “ gösterilmektedir.

     İş hukukunda olduğu gibi Tüketici hukukunda da temel prensip “zayıf taraf olan tüketicinin korunması”dır. Anayasanın 172. Maddesinde de Devlet’e “tüketicileri korumak, aydınlatmak ve tüketicilerin kendilerini korumak üzere kurdukları girişimleri de teşvik etmek “ görevi verilmiştir. Arabulucu tarafsız olmak ve sadece süreci yönetmekle görevlidir. Hal böyle olunca konu hakkında tüketiciyi bilgilendirmesi, kanunun tanıdığı haklarını bildirmesi ve kanun çerçevesinde onu koruması söz konusu olamaz. Üstelik çoğu kez avukatı bile olmayan, bilgi ve ekonomik olarak karşısındaki profesyonel satıcı/sağlayıcıdan çok daha zayıf olan tüketicinin karşı tarafla eşitmiş gibi, müzakere masasına oturmaya zorlanmasını kabul etmek mümkün değildir.

       Tüketici Hakem Heyetleri alternatif uyuşmazlık mercileri olarak yargının yükünü önemli ölçüde azaltmaktadır. Başvuru sınırlarının yükseltilmesiyle bundan sonrasında daha fazla uyuşmazlığın hakem heyetlerinde halledileceği tartışmasızdır. Üstelik hakem heyetlerinde tüketici hiçbir masraf ödememekte ve başvurusu en fazla 3-4 ay gibi sürelerde sonuçlanmaktadır.

Ayrıca Avukatlık Kanunu 35/A maddesi de taraflara, avukatlarının katılımı ile uzlaşma sağlamaları imkanını vermiştir. Yani her iki tarafın avukatı ve taraflar bir araya gelerek her zaman sulh olma imkanına sahiptirler.

       HMK. Gereği mahkemelerde de taraflara sulh olup olmayacakları sorulmakta, sulh olmak ( anlaşmak) istedikleri takdirde hakim tarafından makul bir süre verilmektedir. Kısacası uyuşmazlığın her aşamasında taraflara anlaşma imkanı tanınmışken arabulucu müessesesine ihtiyaç yoktur.

       ÇÖZÜM; hakem heyetlerinin ve mahkemelerin sayısını artırmak, tüketici hukukunu bilen ve uygulayan hakimleri bu mahkemelere atamaktır. Değilse aynen iş hukukunda olduğu gibi zayıf olan tarafı, güçlü olana teslim etmek yasaya aykırıdır. Tüketici hukukunda zorunlu arabuluculuk kabul edildiği takdirde Anayasa ve 6502 sayılı yasa hükümleri bertaraf edilecek ve Devlet “Anayasal görevi olan tüketiciyi koruma ve aydınlatma “ görevini yapmayacaktır.

       Bunun içindir ki “ TÜKETİCİ HUKUKUNDA ARABULUCLUK OLMAZ “ diyor ve kanun teklifinden “tüketici hukukunda  arabuluculuk “ kısmının geri çekilmesini İSTİYORUZ.


Hibya Haber Ajansı