HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı:

HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı: "İşçinin alın teri değersizleşiyor"

Vakıf Katılım

HÜDA PAR(Hür Dava Partisi) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Serkan Ramanlı, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Ramanlı, elektrik ve doğal gaza gelen zamlar ile ilgili, “Evlerde yüzde 20, sanayide ise yüzde 50 oranında yapılan zammın, halkın hayatını daha da zorlaştıracağı muhakkaktır.” açıklamasında bulundu.

“Elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar geri alınmalıdır”

Sanayide kullanılacak elektrik ve doğal gaza yapılan yüksek zamların, maliyetlerinin artıracağını ve ürünlerin satış fiyatına yansıyacağını söyleyen Ramanlı, “Yükselen fiyatlar vatandaşın alım gücünü düşürecek bu da beraberinde üretimi tehdit edecektir. Üretimin zorlaşması ve tedarik sıkıntısının baş göstermesi ile sorunlar daha da büyüyecektir.” diye konuştu.

Ramanlı, “Tarımsal sulamada kullanılan elektriğe de zam yapıldığı için tarımsal ürünlerin de fiyatları artacak ve bu zamlar dönüp dolaşıp yine vatandaşın cebini yakacaktır.” ifadesini kullandı.

Enerji fiyatlarına getirilen zamlarla birlikte üretici fiyatlarında oluşan artışa ilgisiz kalınmaması gerektiğini savunan Ramanlı, “Halk, zam üstüne gelen zamlarla adeta enflasyona ezdirilmektedir. Hükümet enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücadeleyi öncelemeli, buna uygun adımlar atmalıdır. Yeni bir zam furyasını tetiklemesi muhtemel olan bu zamlar derhal geri alınmalıdır.” dedi.

“İşçinin alın teri değersizleşiyor”

TÜİK verilerine göre ekonominin, 2022 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 7,6 büyüdüğünü belirten Ramanlı, “Bu büyümede sermaye sahipleri kar rekorları kırarken işçi ücretlerinin büyümedeki payı düşmektedir. Açıklanan rakamlara göre iş gücü ödemelerinin katma değer içindeki payı geçen yıl ikinci çeyrekte yüzde 32 iken bu yıl yüzde 25’e düşmüştür.” şeklinde konuştu.

Açlık ve yoksulluk sınırlarının sürekli yükselmekte ve her geçen gün daha fazla kişi bu sınırların altında kalan bir gelirle geçinmek zorunda kalmadığını söyleyen Ramanlı, “Gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderek derinleştiği bir ortamda enflasyon, kur şokları, tedarik sorunları eşliğinde baş gösteren ekonomik krizler kitleleri daha fazla mağdur ederken sermaye sahiplerinin kar rekorları kırması ise düşündürücüdür. Gelişmiş ülkelerde işgücü piyasasında bir istisna olan asgari ücret uygulamasının Türkiye’de adeta kural haline gelmesi, işgücü ödemelerindeki düşüşün başlıca nedenlerinden biridir.” ifadesinde bulundu.

“Türkiye konut stoğu ve sosyal konut”

Türkiye’de dar gelirli vatandaşlar  için sosyal konut ihtiyacının had safhaya çıktığını söyleyen Ramanlı, açıklamasına şöyle devam etti:

“Türkiye’ de toplam nüfus 85 milyona dayanmış ve hane halkı büyüklüğü 3,23 olarak ölçülmüştür. Yani her evde ortalama 3-4 kişinin yaşadığı düşünüldüğünde ülkede yaklaşık 26 milyon eve ihtiyaç vardır. Türkiye’de var olan konut sayısı ise 26 milyonun oldukça üzerindedir. Ancak buna rağmen Türkiye’de ev sahibi olanların oranı yüzde 58'dir. Nüfusun eri kalan yüzde 42’si ise kiracıdır. 

TOKİ tarafından üretilen konutlar ise ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Kaldı ki TOKİ tarafından üretilen sosyal konutlardan dar gelirliler yerine daha çok üst gelir grubundaki vatandaşlar yararlanmaktadır. Ödeme güçlüğü çeken dar gelirli vatandaşlara ya makul ödeme seçenekleri ile konut yapılmalı ya da devlet yoksul ailelere düzenli olarak kira yardımı yapmalıdır. Sosyal devlet olmanın gereği budur.” 

“Sorunlar çözülerek eğitim-öğretime başlanmalı”

2022-2023 Eğitim-Öğretim yılının hem öğretmenler hem öğrenciler hem de veliler için hayırlı olmasını dilediklerini aktaran Ramanlı, yeni eğitim-öğretim dönemi pek çok sorun ve sıkıntıyla birlikte başladığını ifade etti.

Ekonomik krizin öğrenci okutan vatandaşın belini iki kat daha fazla büktüğünü söyleyen Ramanlı, “Her ne kadar adına ‘zorunlu ve parasız eğitim’ denilse de başta servis ücretleri ve kırtasiye giderleri olmak üzere mevcut eğitim sistemi, velilerin üzerine çok büyük bir ekonomik yük bindirmektedir.” dedi.

Ramanlı, yaşanan ekonomik kriz karşısında; zorunlu ve parasız eğitimin bir gereği olarak bütün ailelere servis desteğinde bulunulmalı ve kırtasiye yardımı yapılmalıdır.” diye konuştu.

“Af tartışmaları” 

Son günlerde gündeme getirilen af meselesinin kamuoyunda ciddi bir beklenti oluşturduğunu söyleyen Ramanlı, şöyle devam etti:

“Hukuk ve ceza infaz düzeni maalesef suç işlemenin engellenmesi ve suç işleyenlerin ıslah edilmesi bağlamında etkisizdir. Kişilerin ikinci kez suç işlemesi oranı gelişmiş ülkelerdeki oranların oldukça üzerindedir. Bu yüksek oranlar, cezaevlerinin ıslah edici olmaktan uzak olduğunu, kışkırtıcı hatta ifsat edici bir fonksiyon icra ettiğini göstermektedir. Zaten caydırıcı etkisi az olan infaz hukukunun adli suçlara yönelik düzenli aralıklara çıkarılan örtülü aflarla sekteye uğratılması toplumun faydasına olmamıştır. Kaldı ki adli suçlarda kişilerin kişilere karşı işlediği suçlar söz konusudur. Bu suçlarda devletin af yetkisini kullanmak gibi yetkisinin olmaması gerekir. 

Af konusunda süreç titizlikle yürütülmeli, siyasi ranta kurban edilmemelidir. Devlet ancak kendisine karşı işlenen suçları affetme yetkisine sahiptir. Vatandaşa karşı işlenen suçu affetme yetkisi ise devlete değil, suçtan mağdur olan insanlara aittir. Af, mağdurun rızası şartına bağlanmalıdır. Geçmişte olduğu gibi suç ve ceza ayırımına gidilerek mahkumlar arasında eşitsizliğe neden olunmaması, adli suçları af kapsamına alıp devlete karşı işlendiği gerekesiyle siyasi suçlara af çıkarılmaması gibi bir hataya tekrar düşülmemelidir.” 

“Irak'ta yaşanan siyasi kriz diyalog ve uzlaşı yoluyla çözülmeli”

Irak’ta yaşanan siyasi krizi de gündemine alan Ramanlı, “Irak halkı 40 yıl Baas Rejimi altında kimyasal silah dahil her türlü silahlarla katliamlara uğramış, acı, yoksulluk ve zulmün her türlüsünü görmüştür. 2003 yılından başlayarak uzun yıllar boyunca ABD’nin işgalini fiili olarak yaşamıştır. İşgalciler tarafından Ebu Gureyb zindanlarında onur ve şahsiyeti ayaklar altına alınan halk, ABD bombardımanlarında bir milyondan fazla insan katledilmiş, milyonlarca kişi ise mülteci durumuna düşmüştür.” ifadelerini kullandı.

ABD işgalinin büyük oranda sona ermesi ve yönetimin Iraklıların eline geçmesinin ülkede huzur ve istikrarın sağlanması yönündeki umutları yeşerttiğini belirten  Ramanlı, “Ancak yapılan son seçimlerde hiçbir partinin ülkede tek başına hükümeti kurmaya yetecek oyu alamaması siyasi bir krize dönüşmüştür. Koalisyon için partilerin bir araya gelmemesi ve yönetimde boşluk oluşması sonucu ülke bir kaos halini yaşamaktadır. Bunun sonucu olarak geçen hafta içerisinde gerçekleşen protesto ve yürüyüşlerde çıkan olaylarda onlarca kişi hayatını kaybetmiştir.” dedi.

“Irak’taki tüm siyasi aktörler geçmiş acı olaylardan ders çıkarmalı, Irak ortak paydasında bir araya gelmelidir.” ifadesini kullanan Ramanlı, “İslam coğrafyasının huzur ve barışı Irak’ın huzur ve barışından bağımsız değildir. Buradan doğacak bir iç savaş, sadece Irak ile sınırlı kalmayacak, pusuda bekleyen dış güçlere de imkan ve fırsat verecektir. Bütün taraflar, aralarındaki ihtilaf ve sorunları şiddete başvurmadan diyalog ve uzlaşı yoluyla çözüme kavuşturmalı, huzur ve istikrarın hakim olması için çaba sarf etmelidir.” açıklamasında bulundu.

“BM’den Uygur raporu”

Birleşmiş Milletler son raporunda Çin'i, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklara karşı "ciddi insan hakkı ihlallerinde" bulunmakla suçladığını söyleyen Ramanlı, şöyle devam etti:

“Bölgedeki kamplarda ve hapishanelerde azınlıklara fiziksel ve psikolojik işkence yapan, Müslüman ailelere yönelik kültürel ve dini asimilasyon politikası yürüten Çin, dünya genelinde hak ettiği tepkiyle karşılaşmamaktadır. Çin’in uluslararası kuruluşlar üzerindeki hegemonyasının bir sonucu olarak Çin hükümetinin ortaya koyduğu zulümleri konu alan raporun yayımlanması bile defalarca ertelenmiştir. 

Ekonomik ve siyasi menfaatler uğruna yıllardır bu zulme karşı sesini yükseltmeyen uluslararası kuruluşlar ve ülkeler bugün Doğu Türkistan’daki Müslümanların yaşadığı baskı, zulüm ve asimilasyondan sorumludur. Asya’da etnik ve Müslüman azınlıklara karşı soykırım gerçekleştiren Çin’e karşı somut yaptırımlar hayata geçirilmedikçe bu zulmün sona ermesi mümkün değildir. Başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm uluslararası kamuoyunu, Doğu Türkistan halkıyla dayanışmaya ve bu zulmü bitirmek için gayret göstermeye davet ediyoruz.”

Hibya Haber Ajansı